Overblog
Editer l'article Suivre ce blog Administration + Créer mon blog

KARE ART GALLERY

''Güncel Yaşam Dizisi'', 3-31 Aralık 2013
Abdi İpekçi Cad. Ada Apt. No:22/8 K:2
Nişantaşı / İstanbul
www.kareartgallery.com
Pazar, Pazartesi hariç hergün 11.00 - 19.00 saatleri arasında açıktır

''… Baudelaire’de modernite, zamanın gelip geçiciliğidir; mekânların bir görünüp bir kaybolmasıdır; umulmadık, apansız deneyimlerdir. Zaman da, mekân da bütünlük sunmaz; kesintilidirler ve fragmanlara parçalanmışlardır. Her bir fragman değişik ve yenidir; hep şimdiye aittir, anlıktır... Modernite yeniliğe mahkûmdur... Üstelik ‘yeni’, kural tanımaz; çözümlemeye, tanımlamaya gelmez...

… ister ressam… kimliğine bürünsün, Flâneur’un dehası, hayatın bir görünüp bir yok olan fragmanlarında beliren sonsuzluğu keşfetmektir: ‘’O ‘modernite’ adını vereceğim şeyi aramaktadır… *

Akdağ, karakteristik çizgisel dili ile kent yaşamı içerisinde kendince sorun olarak gördüğü ögeleri ve fenomenleri 'Güncel Yaşam Dizisi' başlığı altında ifadelendirir. Sanatçı, çalışmalarında oluşturduğu her bir fragmanda, güncel yaşamın içinde barındırdığı hareketlilik, sürekli değişim ve yanılsamaları seyirciye aktarmayı amaçlar. Böylece, her yapıtında yüzey parçalama ve mekân kaygısına girer. Çalışmalarda birbirinden farklı sahneler ve mekanlar, kent hayatında bireyi provoke eden lüks yaşam, gerçeğinde ötesinde (hyperreality) bir cinsellik, medyanın yoğun manipülasyonuna maruz kalan bilgi, erkek egemen toplum ve tüketim çılgınlığına vs. hayat veren mekânlara ikili zıtlıklar içeren metaforlar aracılığıyla atıfta bulunmaktadır. Sanatçının benimsediği üslup, kendi oluşturduğu desen, figür ve sahnelerle beraber araç mesajdır. Bu olgu, Akdağ'ın eserlerinin temelini oluşturur.

Bu çizgisel üslup dahilinde kullanılan figürlerin estetik ve anlamı, önce konturda aranır. İşte, bu anlam ve estetik de, sanatçının yapıbozuma uğrattığı kendi formunda gizlidir. İşlediği temayı kullandığı çizgiler, keskin konturlar, kusursuz düzlemler ve geometrik şekillerde ortaya koyduğu mekana hapsetmiştir. Bu kapalı formlarla, aslında sanatçı bir şey amaçlamaktadır: Tüm albenisi, göz alıcılığı ve dinamizmine karşın, güncel kent yaşamının bireyde uyandırdığı çaresizlik, parçalanmış benlik, arada kalmışlık ve yalnızlık duygularını seyirciye aktarmak...

Sanatçı, kent hayatında bireyin rasyonel motivasyonlu farz edildiği diskurundan yola çıkar. Halbuki birey, özünde irrasyonel motivasyon, arzu, içgüdü ve dürtü barındırır. Akdağ'ın figürleri rasyoneldir. Sahne ve mekânın ise, irrasyonel olduğu rahatlıkla seçilir. Bu ikili karşıtlık kullanımı, kent hayatında kendini doğasına yabancılaşmış hisseden bireyin paradoksunu yansıtır. İşte bu paradoks, sanatçıda üretim esnasındaki nevrozlarda hayat bulur. Sanatçının kendi oluşturmuş olduğu desen, kent hayatının ikircikli (ikili karşıtlıklar) ve katı yapısının sanatçıda yol açtığı nevrozların eserlerinde kendini gösterme biçimidir.

Sanatçı figürlere de sembollik anlamlar yükler. Sahnelerdeki bazı figürler sanatsal olarak ilişkiler kurabilirken, bazıları bilinçli olarak sabitlenmiştir. Kentsel güncel yaşamın manevra alanlarımız genişmiş hissi uyandırmasına rağmen, içinde barındırdığı hiyerarşi, düzen arayışı ve tekdüze davranış kalıpları ile bireyde kısıtlanma duygusu yarattığı etkisini seyirciye iletilmesi amaçlanır. Bu sabitlenmiş figürlerle temsil edilen bireyler, 'normal' davranış kalıplarına uymadıkları gerekçesiyle toplumun marjinlerine itilmiş olan bireylerdir.

Artaud’un oluşturup, Deleuze’ün zenginleştirdiği, hiyerarşik olarak örgütlenmiş olan sosyal yapıların kendini meşrulaştırdığı sisteme bir eleştiri niteliğinde olan ‘’organsız beden’’ metaforu, bireyin iradesi dışında belirlenen, kendine yabancılaşmasına neden olan ve onu tahakkümü altına alan, tüm önceden belirlenmiş olan kurallara bir tehdittir. Bireyin kendi iradesi ile belirlediği ve yeniden tanımladığı bir organsız beden arayışı ile, mevcut toplumsal hiyerarşinin tersine çevrilmesi ve alternatif bir toplumsal yapı hayal edilmiştir. Organsız beden metaforu ve bu eksende hayat bulan iktidar- beden diyalektiği Akdağ’ın eserlerinde de yankı bulur. İnsan ve hayvan figürleri incelendiğinde, bu figürler seyircide sanki saydammış gibi bir izlenim uyandırır; iç organlar resmedilmemiştir. Organların yerini tutan desen, adeta bir virüs gibi bedene nüfuz etmiş ve onu özgürleştirmiştir... İşte bu desen, bireyin kendisinin kurgulamış olduğu yeni bir yapay bedeni ve hayalinde canlandırdığı yeni bir sosyal formasyonu temsil eder:İnsanın doğasına sağdık kaldığı ve özgürleştiği bir güncel yaşam...Bu aşamada sanatçı, seyircinin bilinçaltına ulaşmıştır artık. Akdağ’ın yapay bedenlerle temsili bireyleri, kentsel hayatta kendilerini yönlendiren, yöneten, etkileyen, kısıtlayan arzu, dürtü, ihtiyaç, güncel yaşam pratikleri ve davranış kalıplarını sorgulamaya yönelmişlerdir. Bireyin özgürlük ideali, Akdağ’ın temsili figüründe desen biçimde tezahür etmektedir...

* Baudelaire, C. (2013). Modern Hayatın Ressamı (A. Berktay, Trans.) İstanbul: İletişim Publishing.

Metin: Sosyolog Özlem Gonca YALÇINKAYA AKDAĞ

---------------------------

''...Modernity for Baudelaire is the temporality of time; the glimpse of space; sudden experiences. Both time and space do not present unity; they are interrupted and fragmented. Each fragment is different and new; it always belongs to now, it is momentary... Modernity is convicted to novelty... Besides, ''the new'' does not respect rules; it does not bear analysis and description.

...Whether it personates a painter... , genius of Flâneur is to discover infinity which emerges in the glimpsing fragments of life. ''S/he searches for the thing which I call 'modernity'... '' *

Akdağ explains the phenomenon and elements that he identifies as problematic in urban life, with his characteristic linear style. Artist aims at relaying activity, constant change and illusion, which current life embraces, to the spectator through fragments developed in his works. In this way, he concerns himself with surface partition and space. He refers to spaces that recreate luxuries life provoking individual, a hyperreal sexuality, information highly manipulated by media, patriarchal society and consumption madness in urban life etc. by using binary oppositions that include metaphors. The medium is the message through with the style adopted, genuine pattern, figures and scenes. This fact forms the base of Akdağ's works.

This esthetics and meaning of figures used within this linear style are initially searched in contour. Hence, this meaning and esthetics are inherent in his own form which Artist deconstruct. He restrains the theme he is working on to the lines, keen contours, perfect platforms and geometric forms. Artist intends something with this closed forms: Conveying the feelings of desperation, divided ego, ambivalence and loneliness that current urban existence evokes in individual against urban existence's charm, fancy, attractiveness and dynamism...

Artist departs from the discourse that assumes urban individual as rational. However, individual inherits motivation, desire, instinct and stimulation which are naturally irrational. Akdağ's figures are rational, too. But, irrational scene and space are easily differentiated. This binary opposition reflects the paradox of individual who feels itself as alienated to its nature. Hence, this paradox wakes in the nervosas of Artist emerged during production stage. The nervosas, which are resulted by the binary oppositions and strict structure of urban life, bear themselves in Artist's genuine pattern.

Artist attributes symbolic meanings to figures, too. Whereas some figures can build artistic relations; some others are consciously fixed. He aims at conveying to the spectator the feeling of restriction evoked in individual as a result of hierarchy, search of order and monotonous behavior patterns even individual feels as if s/he has a wide space of maneuver. These fixed figures represents individuals who are pushed to the margins of society since they do not confirm with 'normal' behavior patterns.

The metaphor of 'Body Without Organ' (BwO), which is discovered by Artaud and developed by Deleuze, is a criticize towards the system that hierarchically- organized social structures legitimize. Also, this metaphor is a menace to a priori designated rules that exclude will of individual; cause alienation to her/himself and dominate him/her. The reversal of social hierarchy and an alternative social formation are imagined together with a re- characterized understanding of BwO that is portrayed by the will of individual. The BwO metaphor and power- body dialect emerge in the works of Akdağ. When one analyzes the human and animal figures, there emerges an impression of transparency in mind of spectator; the inner organs are not painted. The pattern filling the space instead of organs has penetrated the body like as a virus and liberalized it... Hence, this pattern represents a new artificial body constructed by individual and a new social formation s/he imagines in mind: A current existence in which the human being sticks to his/her nature and s/he becomes free... Artist has reached to subconscious of spectator in this phase. Akdağ's representative individuals in artificial bodies have come to question the desires, stimulation, needs, current life practices and behavior patterns that govern, rule, affect, restrict themselves. Freedom ideal of individual becomes manifest in Akdağ's representative figures with in the form of his genuine pattern...

*Baudelaire, C. (2013). Modern Hayatın Ressamı (A. Berktay, Çev.) İstanbul: İletişim Yayınları.

Sergi : ''Güncel Yaşam Dizisi'', Taylan Akdağ - Exhibition
Tag(s) : #Üyeler Özel Vagonu-Compartiment des membres
Partager cet article
Repost0
Pour être informé des derniers articles, inscrivez vous :